Kanal İstanbul, Doğu-Batı arasında ticari köprü olabilir
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011’de henüz başbakanken kamuoyuna açıkladığı Kanal İstanbul için ilk temel 26 Hziran 2021’de atıldı. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ankara Rusya Araştırma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, projeye ilişkin Milliyet’in sorularını yanıtladı.
Kanal İstanbul’un devreye girmesi Türkiye’ye neler getirecek? Avantajları neler olacak? Dezavantajları var mı?
Kanal İstanbul, ilk defa Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2011 yılında başbakan iken ilan edilen Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayan alternatif bir suni kanal yapımı projesidir. Günümüzde Milenyum projesi olarak adlandırılıyor. Türkiye açısından büyük değişimler getirebileceği açıktır. Strateji-2023 olarak nitelendirilen 30 proje içerisinde Kanal İstanbul önceliklidir.
Küresel bir proje olması nedeniyle özellikle Çin, Rusya, İran ve Ortadoğu ülkelerinin finans merkezlerini Kanal İstanbul nedeniyle İstanbul’a kaydırmaları mümkün olacaktır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle Boğazlardan geçiş uluslararası bir konjonktürde yapılmaktadır. Kanal İstanbul ile tüm inisiyatif Türkiye’ye geçeceği için geçiş ücreti nedeniyle de ekonomik kazanç sağlanacaktır. Çin, yeni İpek Yolu Projesi ile Gürcistan üzerinden Karadeniz’e ulaşmayı düşünüyor. Yine yeni dönemde Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Megri koridorunun açılmasıyla Orta Asya ülkeleri, Çin, Rusya ve Kafkasya ülkelerinin Karadeniz limanlarına ulaşımı kolaylaşacaktır. İran’ın Gürcistan üzerinden Karadeniz’e petrol ve doğalgaz ulaştırma planı vardır. Bu haliyle Doğu ülkeleri ekonomik gelişim için Karadeniz üzerinden bir strateji yürütmektedirler. Bu plana göre Boğazların tek başına bu yükü kaldırması mümkün gözükmediği gibi ekonomik geçişten de para kazanması mümkün olmayacaktır. Ancak Kanal İstanbul yapılırsa hem ticari bir koridor oluşacak hem de Türkiye’ye büyük bir ekonomik katkısı olacaktır. Kanal İstanbul’u sadece Türkiye açısından değerlendirirsek yanlış olur. Bu proje aynı zamanda Karadeniz limanlarının önem kazanmasına Gürcistan’da Batum ve diğer limanların işlevsellik kazanmasına Çin ve İran gibi ülkelerin ticari mallarını daha kolay Batı’ya ulaştırmasına da katkı yapacaktır. Doğu’nun Batı’ya mallarını ulaştırabileceği ve herhangi bir krizle engellenmesi mümkün gözükmeyen tek alternatif proje kanal İstanbul kaldı denebilir. Çin, Rusya ve İran hem kuzeyden hem de güneyden ama savaşlarla ama krizlerle çıkışları kapatıldı. Şimdi orta koridor değimiz bu ulaşım koridorunu Türkiye üzerinden güvenli biçimde Batı’ya ulaştırabilirler.
–Cumhurbaşkanı Erdoğan Kanal İstanbul için “Bu bizim egemenlik mücadelemizdir. Kanal İstanbul boğazdaki egemenlik haklarımızı güçlendirecek bir projedir” açıklamasını yapmıştı. Kanal İstanbul Türkiye’nin boğazdaki egemenlik haklarını nasıl etkileyecek sizce? Türkiye’nin dünyadaki konumunu güçlendirecek potansiyeli var mı?
Sayın Cumhurbaşkanı aslında Montrö dolayısıyla şu anda uluslararası var olan kuralları dikkate alarak Türkiye’nin kendi inisiyatifinde yeni bir sürece dikkat çekiyor. Malum Boğazlar Sözleşmesine göre belirlenen kurallar, Türkiye’nin kendi kurallarından çok uluslararası antlaşmaya göre belirlenen kurallardır. Fakat Kanal İstanbul ile tüm ticari gemilerin kanala yönlendirilmesi mümkün olacaktır. Sözleşmenin imzalandığı dönemde İstanbul’un nüfusu ve Bozlardaki yerleşimler bellidir. Belki o dönemde bu geçiş yoğunluğu yoktu. Fakat günümüzde artık hem petrol tankerleri hem de kuru yük gemilerinin geçiş yoğunluğu İstanbul için güvenlik tehdidi oluşturuyor. Çevre sorunları da buna eklenebilir. Her gemi geçişinde birçok ihlal tespit edilmektedir. Türkiye bu yoğunluğu yeni dönemde kaldırması mümkün gözükmüyor. Bu anlamda Kanal İstanbul, kuru yük gemileri, petrol tankerleri ve diğer ticari gemiler için uygun bir seçenek olacak. Savaş gemileri ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler için Boğazlar işlemeye devam edecektir. Fakat petrol tankerleri ve kuru yük gemilerinin Boğazları kullanması bundan sonra İstanbul’un güvenliği ve çevre için sıkıntılıdır.
–Kanal İstanbul dünya jeopolitiğine etki edebilir mi? Dünyanın önde gelen ülkeleri arasındaki liderlik mücadelesinde dengeleri değiştirebilir mi? Öngörüleriniz neler?
Kanal İstanbul kesinlikle dünya jeopolitiğini etkileyecek bir projedir. Rusya, İran gibi ülkeler hammadde ve petrol açısından zengin ülkeler ve Batı’ya ulaşma konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Kanal İstanbul devreye girdiğinde Karadeniz’de özellikle LNG terminalleri yapımı kolaylaşacak ve sıvılaştırılmış gaz Karadeniz üzerinden Kanal İstanbul’a yönlendirilecektir. Günümüzde LNG taşıyan gemilerin Boğazları kullanması Türkiye açısından tehlikelidir. Fakat bu proje yeni bir projeyi de tetikleyecek. Şöyle ki Kazakistan’ın eski cumhurbaşkanı Nazarbayev, Hazar Denizini Karadeniz’e bağlayacak bir kanal projesini (Avrasya Kanalı) teklif etmişti. Kanal İstanbul ile düşünüldüğünde Hazar Denizindekipetrol ve doğalgaz rezervlerinin dünya piyasasına çıkması Kanal İstanbul üzerinden gerçekleşecek. Bu durum ilgili ülkelerin Kanal İstanbul Projesine ilgi göstermesine neden olacağı gibi yatırım yapmalarına da neden olacaktır.
Kanalın çıkışında uluslararası bir yat limanı, kanal boyunca da ABD, Rusya, Çin, Almanya, Japonya, İran, İngiltere, Brezilya, İspanya, İtalya, Hindistan, Fransa vb. ülkelere özgü mimarinin kullanıldığı binalar inşa edilecektir. Bunları ülkelere özgü mahalleler olarak da adlandırabiliriz. Her ülke kendi kültürünü yansıtan bir mahalleye sahip olabilecek ki bu durum şu anda Londra, Dubai, Şanghay vb. oluşmuş ana finans merkezlerini bu bölgeye taşıyacaktır. Bir anlamda Doğu-Batı finans merkezleri buluşması Kanal İstanbul çevresinde kurulacak ülkelere özgü mahalle tipi oluşum ile gerçekleşecektir.
–Kanal İstanbul’un hayata geçirilmesinde finans konusu bir problem mi? Finansmanı için hangi ülkelerin destek vermesi beklenebilir?
Plana bakıldığında, eğer sadık kalınırsa 7,5 milyon insanın yaşadığı yeşil çevre ile donatılmış ve ulaşım altyapısı halledilmiş bir proje uygulanmış olacaktır. Bu projenin değerini bilen Çin, Rusya, İran, Arap ülkelerinden yatırımcıların ilgisinin olduğunu biliyoruz. Bu haliyle proje Türkiye’nin kendi kaynaklarını kullanmadan yapabileceği bir proje haline gelmiştir. Kanal İstanbul’un finans sorunu bulunmuyor. Uluslararası şirketler zaten yapıma talipler ve pay istiyorlar. Yeni küresel dünyada tüm altyapısı yeni olan küresel bir projede her katılımcının kazanacağı bir projeyi görüyoruz. Türkiye’nin bölgede vergi kolaylığı sağlayacağı bir planda büyük şirketler şimdiden hazırlıklarını yaptılar. Özellikle Çin şirketleri ile İran, Rusya ve Ortadoğu ülkelerinden talep olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak Hazar Denizi’ne (Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Rusya, İran) erişen ülkeler petrol ve doğalgazı açık denize taşıyabilecek bu kanalın yapımına da ilgi gösteriyorlar.
Uluslararası yaptırımların kaldırılmaya başlandığı Viyana belgeleri imzalandıktan sonra Tahran, 1997’den beri ABD yaptırımları altında olan İran-Hazar-İran Körfez Kanalı projesine dönmeye karar verdi. Kanal İstanbul projesi İran’ın da bir bakıma Batı’ya açılması açısından oldukça önemli hale geliyor.
Kafkaslar ve İran tarafından coğrafi olarak Türkistan’ın denizlere bağlanması konusunda Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu projelerde Kanal İstanbul ile uygulanabilir hale gelecektir. Yani Avrupa Birliği de Doğu’ya ulaşmak istiyorsa Kanal İstanbul’u desteklemek durumundadır.
Kanal İstanbul Projesi sadece Avrupa için değil Avrasya jeopolitiği için de stratejik bir projedir. Teorik olarak, Türk ekonomisi zaman içinde karşılığını alabilecek yabancı yatırımları çekerek yeni ve güçlü bir teşvik alabilir.
-Kanal İstanbul’un, Türkiye’nin, ‘Türk Boğazları’ üzerindeki egemenliğini düzenleyen Montrö Sözleşmesi’nin delinmesi için bir fırsat olarak görülebileceği, NATO’nun Karadeniz’deki rolünü genişleteceği yönünde eleştiriler var. Bu eleştiriler hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Tam tersi aslında Türkiye bir NATO ülkesi ve NATO ülkeleri Karadeniz’e ulaşmakta sıkıntı yaşamıyorlar. ABD’nin Afganistan üzerinden Özbekistan-Kazakistan-Hazar-Azerbaycan-Gürcistan hattını ön plana çıkararak Rusya’nın bölgede etkin olmasına engel olmaya çalıştığı biliniyor. Kanal İstanbul, özellikle Rusya, İran, Çin, Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri için Batı ile iletişimi kolaylaştıracaktır. Pasifik ve Atlantik okyanuslarını birbirine bağlayan Panama Kanalı ile Süveyş Kanalı gündeme geldiğinde de uluslararası aktörlerin itirazı ile karşılaşılmıştı.
Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin savaş gemileri içinBoğaz’ı geçtikten sonra Karadeniz’de kalma süresi 21 günle sınırlıdır. Şu anki tartışma işte bu kurala bağlı yaşanmaktadır.Aslında sözleşme sadece boğazları temel aldığı için kanal sayesinde Karadeniz’e girişte savaş gemileri için artık bir süre tanımlaması olmayabilir. NATO’nun bu kanal projesini olumlu karşılaması muhtemeldir. Çünkü en büyük müttefiki Türkiye sayesinde uluslararası bir sözleşmenin kurallarını ihlal etmeden Karadeniz’e açılma fırsatı bulacaktır. Ancak Türkiye inisiyatifi tek başına kullanacağı için Türkiye ile sorunu olmayan he ülke kanalı istediği gibi kullanabilir. Türkiye açısından bu proje sadece ekonomik değil stratejiktir.
–Osmanlı İmparatorluğu, kendi takdirine bağlı olarak yabancı gemilerin Karadeniz’e girmesine izin verebilir veya vermeyebilirdi. Kanal İstanbul’la birlikte Boğazlarda 1913’lerdeki duruma dönüleceği, Türkiye ile Rusya arasında anlaşmazlıklara yol açacağı iddiaları dile getirildi. Bu iddiaların haklılık payı var mı? Rusya Kanal İstanbul’a nasıl bakıyor?
Kanal İstanbul Projesi, Türkiye’de yoğun bir gündem olduğu gibi Rusya’da da gündemdedir. Ruslar da projeyi merak ediyorlar. Rusya’dan bazı uzmanlar, Kanal İstanbul’u emperyalist bir proje olarak değerlendiriyor. Bazı Rus uzmanlar ise Kanal İstanbul ile kargo gemileri ve petrol tankerlerinin bekleyiş süresi olmayacağından ticari açıdan Rusya’ya önemli kazanımlar sağlayacağını dile getiriyorlar.
Türkiye, Kanal İstanbul için yeni bir uluslararası yasal statü önererek Montrö Sözleşmesini geçersiz de kılabilir. Bu durum boğazların 1913 yılındaki durumuna geri dönmesine bağlı olarak tüm inisiyatifi Türkiye’ye bırakabilir. Rusya’ya göre Çin ve Avrupa arasındaki ticaret, güney ekseninden kuzeye ve Karadeniz eksenine kayması nedeniyle BAE açısından önemli bir kayıp gerçekleşebilir. BAE’nin Mandeb Boğazı önemini kaybedebilir. Bu durum, özellikle Demir İpek Yolu projesinin tamamlanması ve İstanbul’un küresel bir uluslararası ticaret merkezine dönüşmesi nedeniyle Dubai’yi de önemsiz hale getirebilir. Rusya’nın son dönemde Dağlık Karabağ krizinde tarafsız kalarak bölgedeki ulaşım koridorlarının açılmasını istemesinin ana nedeni de Kafkasya’yı Karadeniz limanları üzerinden Kanal İstanbul ile ticari bir merkez haline getirmek istemesidir. Bu proje Kafkasya’yı ekonomik olarak oldukça olumlu etkileyecektir.
Rusya’ya göre bu kadar büyük bir projenin gerçekleşmesi, ciddi miktarda mali kaynak ve zaman gerektiriyor. Birçok Rus şirket davet almaları halinde Kanal İstanbul Projesi ile ilgilenebileceklerini dile getiriyorlar.
Kanal İstanbul, Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere Rusya, Çin ve İran arasındaki iletişimi kolaylaştıracak, ticari merkezlerin daha da kuzeye kaymasında etkili olacaktır. Rusya-Çin-İran gibi ülkelerin ABD ile rekabetini düşündüğümüzde Kanal İstanbul bir bakıma onlar için nefes olacağı gibi para değimi ile ticarette İstanbul’u merkez olarak görmelerini de sağlayabilir.
Türkiye hem ülke içinde hem de ülke dışında Kanal İstanbul’un tanıtımı için Kanal İstanbul Ajansı kurarak işe başlamalıdır. Dünyada düzenlenen ticari fuarlara ve festivallere Kanal İstanbul sunumu yapılmalı ki iş çevreleri bu projeyi tanıyabilsinler.
Prof. Dr. Salih Yılmaz, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi ve Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanıdır.
YENİ HABERLER
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmamış.